Sanal ortamda kullanıcıların hareket alanı hakkında geçtiğimiz yıllarda oluşan tartışmalar her an farklı boyutlara ulaşıyor. İnternet geçmişten günümüze uçsuz bucaksız bir enformasyon denizi olarak görülürken, hükümetler sınırları belirlenmemiş sanal ağlara karşı vatandaşlarını korumak için birçok dev proje geliştirdi. İnternet kullanımının etik anlayışı üzerine geliştirilen akademik kuramlar veya teoriler geniş kullanım alanı gerekçesiyle sunulan farklı düşüncelerle çatışmaya devam ediyor. Ülkemizde ise sanal ortamda etik ve özgürlükçü kullanım tartışmaları sıcaklığını kaybetmiyor.
Yönetimler elektronik ağda yer edinen kullanıcıların hareket alanlarını belli çerçevelerce kısıtlasa da gelişen teknoloji ile kullanıcılar kendilerine özgü ortamlarını oluşturmaya devam edebiliyor. Bu durumun önüne geçilmesinden ziyade yönetimler, kullanıcıların oluşturmasını istediği sanal oto-kontrol mekanizması için senelerdir çalışmalarını sürdürmektedir. Ülkemizde uzun süredir korumacı hizmet veren Siber Suçlarla Mücadele Komisyonu ise terör faaliyetleri, kişisel verilerin istismarı, dolandırıcılık vb. tehlikelerin karşısında büyük bir kalkan oluşturuyor. İnternet kullanıcıları arasında elektronik ağ üzerinde bu hükümet oluşumunun büyük bir koruma kalkanı oluşturması güven verirken, kişilerin mahremiyet haklarını koruması adına daha geniş yelpazede düşünülmesi ve çalışmaların arttırılması konusunda hemfikir bir kitlesel duruş sergileniyor. Ancak geçtiğimiz yıllarda ülkemizdeki sanal ortam tartışmalarının elektronik ağ üzerinde fazla otoriter bir anlayışın üzerine gerçekleşmesi yönetimler tarafından oluşturulan internet yasalarına karşı akıllarda soru işareti oluşturuyor. Dünyada sanal ağda özgürlükçü anlayış, internet etiği üzerine henüz teorilerin havada kalması nedeniyle ABD ve diğer Avrupa ülkelerinde, ülkemizdekine benzer tartışmalar henüz bir şekle bürünmüş değil. Oluşan belirsizlikler dünya üzerinde yetkisiz erişim ve sabotaj, entellektüel mülkiyet hakkı ihlallerine karşı oluşturulan mücadeleler giderek siyasi oluşumların kendi fikirleri çerçevesinde kullanıcıların erişim hakkı üzerinde baskı oluşturabiliyor. Tüm bu tartışmalar sürerken Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım kullanımı gittikçe yaygınlaşan sosyal medya hakkında geçtiğimiz günlerde değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin, Avrupa Komisyonu Siber Suçlar Komisyonuna taraf olduğunu belirten Yıldırım, “Komisyon, siber ortam için yakında bir metin hazırlayacak ve herkes bu metne uyacak. Ayrı ayrı kanunlar olmayacak. Bu metin sosyal medyanın, internetin, siber suçların, siber ortamın anayasası olacak” diyerek Türkiye’nin ilk sosyal medya anayasasının oluşturulacağı yönünde demeç verdi. Yıldırım, yaygın sosyal medya kullanımı hakkında düşüncelerini ve bu alanda yapılan yatırımlar ile Türkiye’nin Avrupa’nın ilk 10 ülkesi arasında olduğunu belirtti. Yıldırım, sosyal medya kullanımının yaygınlığı ile Türkiye’nin Avrupa’nın ilk 5 ülkesi arasında olduğunu belirtirken aynı zamanda bazı sorunların da yaygınlaşan kullanım ile birlikte geldiğini savundu. Yıldırım sözlerine şöyle devam etti;
“Biz diyoruz ki ‘sosyal medya sorunsuz medya değildir’, gerçek hayatta ne suçsa, sanal dünyada da aynı şeyler suçtur. Vatandaşlarımızın bunu bilmesi lazım. Kimse, ‘ben yazarım bir şey, çekilirim kenara’ demesin. O tuşa elinizi attığınız zaman, kaybolmuyor, iz bırakıyor. Önünde sonunda o gelir sizi bulur. O yüzden dikkatli olacağız, kimsenin hakkına, hukukuna tecavüz etmeden, suç teşkil edecek paylaşımlar yapmadan, sosyal medyayı olabildiğince geniş kullanalım ama başkalarına zarar vermeyelim.”
Uluslararası alanda sosyal medya veya internet üzerinden işlenen suçlara yönelik herkesi bağlayan hukuki bir metin olmadığını dile getiren Yıldırım, her ülkenin kendine özgü uygulamaları olduğunu ve kimi ülkelerin interneti toptan yasakladığını, kimi ülkelerin ise yasalarını güncelleyerek iletişim özgürlüğüne zarar vermeden tedbir aldığından bahsetti. Sosyal medya için farklı ülkelerin farklı düşüncelerinin olduğunu ve uluslararası platformda ortak bir zeminde buluşulmasının gerekliliğini vurgulayan Yıldırım, hazırlanacak metin ile herkesin uyumluluk göstereceği yazılı kanunlara dayanarak hareket edilmesinin yararlarından söz etti. Bu konuda diğer taraf ülkelerle mutabakat sağlanamadığını ancak çalışmaların sürdüğünü belirten Yıldırım, ülkelerin suç anlayışlarının farklı olmasından dolayı konu hakkında çok sesliliğin oluşacağına da değindi. Konu hakkında oluşturulması istenilen sınırların nasıl ve hangi yolla çizileceği konusunda büyük bir belirsizlik hâkim iken, bilişim ortamında fikir beyan edebilme ve kişisel erişim hakkı konularındaki büyük hassasiyetin zedelenip zedelenmeyeceği yönündeki soru işaretleri şimdiden oluşmuş durumda. İlerleyen zamanlarda oluşturulacak çalışmaların kullanıcıları nasıl bir sosyal medya kullanımı alışkanlığı kazandıracağı ise yeni tartışmalara yol açabilir.
Leave a Comment