Bir şekilde iletişiyoruz ama nasıl, ne kadar sağlıklı ve verimli bir şekilde?
Mezolitik çağdan bu yana insanlar içinde bulundukları durumları, duygu ve düşünceleri aktarmaya çalışmışlar. Taş devri insanlarının mağara duvarlarıyla aktardığı mesajlar, günlük yaşamları ile ilgili iletiler halen alıcılarına başarıyla ulaşmayı sürdürüyor mu? Bu iletişimin gücü anlamında önemli bir örnek. Peki günümüzde iletişim ve onun gerekliliğiyle ilgili değişen şey ne?
Hadi günümüze dönelim. İletişim, ‘doğru iletişim’ günlük iş akışı içinde hem bireysel hem de organizasyonel olarak ihmal ettiğimiz bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Burada duralım! Çünkü vahim olan bir nokta var. Bu ihmal artık bir rutine, kanıksamaya dönüşüyor. Daha ötesine geçip DNA’larınıza işlemeden dur denmeli.
İletişim, en temel hali ile bir kaynak, mesaj, alıcı, geri besleme (feedback) ve gürültü faktörlerinden oluşan bir akışa sahip. Tabii mesajın kodlanması, açılımı, geçmiş yaşantılar, ortam, alıcıda bıraktığı etki vb. gibi diğer önemli unsurlar da var. Bu temel iletişim modelinin bireyler arasındaki işleyişinin önemi elbette büyük. Ancak bireysel düzlemde bir şekilde sürdürebildiğimiz iletişimin, kurumsal ve ticari yaşamdaki işleyişinin daha profesyonel işlemesi ve doğru ellere teslim edilmesi gerekmez mi? Ortada bir sürdürülebilirlik kaygısı da varken… Günümüzde iletişim artık bir lütuf değil, bir zorunluluk ve sıkı durun iyi haber: artık eskisi kadar pahalı ve erişilemez de değil! Özellikle internet hayatımıza girdiğinden bu yana.
İnternetin 2017 yılında dünya reklam pazarının üçte birinde en büyük mecra olacağı müjdeleniyor. Bunu ben değil, Zenith Optimedia’nın 2015 yılında yayımladığı Reklam Harcamaları Bülteni (Advertising Expenditure Forecast) söylüyor. Buna göre internet 2017 yılında, global reklam harcamalarının %28’ini temsil eden 12 kilit pazarda en büyük iletişim kanalı olacak. Detaylar ve daha fazlası için connectedvivaki.com adresini inceleyin.
Bir tüketici gözü ile aklınıza ilk gelen ve biraz daha zorlayarak anımsayabildiğiniz şirketleri, markaları ele alalım. Bunlar arasında en temel fark aşağıdakilerden hangisidir?
a)
b)
c) İletişim
d)
Tebrikler. Eğer “C” şıkkını seçtiyseniz doğru yanıt verdiniz demektir.
İnsanları birbirinden ayırt ettiği gibi, iletişimi ve onun gücünü doğru kullanmak organizasyonları, şirketleri ve markalarını farkedilebilir yapar. Buna ekleyebileceğiniz diğer iletişim enstrümanlarıyla sizi rekabetçi kılar, markanızı güçlendirir, hisse değerinizi artırır, kırılganlığınızı azaltır. Yani piyasa hapşırdığında, siz hasta olmazsınız! C vitamini gibi, iletişim de bağışıklığınızı kuvvetlendirir.
Hazır iştahınızı kabartmışken, kurum dışında olduğu kadar, kurum içindeki önemi de aynı değerdedir, söylemeden geçmeyelim… Yani iletişimin üstü altın kaplama, altı alçı dolgu değildir. Markanızı, kurumunuzu dışarıya başarıyla taşıyacak olan, birer halkla ilişkiler neferi gibi işleyen ve sizi temsil eden çalışanlarınız, hedef alıcılarınız içinde ilk sıradadır, pas geçilemezler. Kurum içi iletişim performansı yükseltir, kurumsal aidiyeti artırır, sorunları kısa sürede çözer.
Capital Dergisi’nin Aralık sayısında bu yıl 16.’sı yapılan “Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri” araştırması yer alıyor. Bu listeyi bir de bu yazıda bahsettiğimiz çerçeveden değerlendirin.
Bu yazının Yönetici Özeti: Evet modernleştik ama taş devrinden bugüne iletişimle ilgili ihtiyaçlarımız aynı. İletişime organizasyonel düzeyde muhakkak yatırım yapılmalı, bu konu uzmanlarına teslim edilmeli ve bu bir kurum politikası olarak muhakkak benimsenmeli, tutarlılıkla sürdürülmeli. Günümüzde geleneksel kanallara alternatif daha uygun mecralar da var. Bütçe konusu bahaneniz olmasın. Bir de, ister kurum içinde, ister dışında eksik iletişimin, hiç yapılmayan iletişimden bir farkı olmadığı, tersine zararlarının olduğu unutmamalıdır.
Görsel kaynak; https://1.bp.blogspot.com/-qwOEU8F8MiQ/VU88yLi6qpI/AAAAAAAAB8Q/prLfOEEYLm4/s1600/2-Horses%2Band%2Bibexes%2Band%2Brectangular%2Bfigures%2Brepresenting%2Btraps%2Bor%2Bnets%2B-%2Bfrom%2BLascoux%2Bcave.jpg
Yorum Yap