Markalaşma; hayatımızın her anında, her yerde…
“Bana markanı söyle; kim olduğunu söyleyeyim”
KOBİ ler ile marka yolculuğundayız. Markalaşmanın artık ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. “KOBİ” ve “Markalaşma” aynı cümle içinde geçmesi; günümüz iş dünyasının olmazsa olmazı desek galiba yanlış olmaz.
Markalaşma; tüketicilerin gözünden kendine özgü ve de dayanıklı algılar oluşturma süreçlerinin bütünüdür. Hem kişiler, hem de şirketler için bir marka özgünlük içermeli, beğenilirlik algısına yönelik olmalı ve birçok şeyin bir araya geldiği ve birbirlerine sarılı olan zincirler bütünü olarak ifade edebiliriz.
Markanın KOBİ’ler için akılda kalıcı olması, KOBİ’nin kimliğinin yansımasıdır.
Sadece kurumsal iddiası olan büyük şirketler değil; mahallemizin küçük esnafı da markalaşabilir, markalaşma çabasında bulunabilir. Belki de güler yüzü Onu marka yapıyordur; ya da temiz ortamı, kaliteli ama fahiş olmayan rakamlara müşterilerine ürün ve/veya hizmet sunması birer marka değeridir. Yani kısacası sizi diğerlerinden ayırıcı ufak ama etkili dokunuşlar bile size markalaşma yolunda kalıcı yol aldıracaktır. Emin olunuz.
Evinde çanta tasarlayan ve diken bir ev hanımı girişimci bile eğer işinin gereklerini doğru yapıyor ve müşteri nezdinde bir marka algısı oluşturuyor ise; işte markalaşmanın ilk etabını geçmiştir bile. Hele bir de tasarlayıp, diktiği çantalara “Handmade” veya “Design by Fatoş” gibi ibarelerle sürüden ayrılan birer etiket konduruyor ise; bizlere şapka çıkartmak düşer zaten….
Sadece ekonomide markalardan bahsetmek yetersiz olur. Bizler de Âşık Veysel bir marka iken; James Dean de ayrı bir marka algısı oluşturmaktadır. Ya da Safranbolu Evleri’nin marka değerinden bahsedebiliriz. Aynı Pamukkale’nin göz alıcı görselliği ya da Hasankeyf’in büyülü havası gibi. Maarif Kolejleri nasıl birer marka ise resim sanatında Muhsin Kaleli de bir markadır. Eserlerinin altında gördüğünüz o imza Onu marka kılıyordur. Yani marka olgusu sadece jenerik markaların tekelinde değildir. Marka kişiler, marka isimler, marka ürünler, marka oluşumlar, marka okullardan bahsedebiliriz.
Markalaşma bu denli toplum hayatımıza girmiş iken; bazı markalaşma teknikleri ile markalaşma süreci daha etkin ve uzun yol alacaktır. Kurumsal kimlik çalışmaları içinde yer alan logolar, özgün renkler, sloganlar, antetli kağıtlar, radyo reklamları, gazete reklamları, sosyal medya postları, kartvizitler, tanıtım filmleri, jenerikler, jıngıllar, araç giydirmeler, şirket marşları, maskotlar, fuar standları, paketlemeler, ambalajlar bile birer halkasıdır bu markalaşma algının.
Markalaşma gerekli mi? Boşa giden birer çaba mı?
Tabii ki tüm bu çalışmalar emek, zaman ve para gerektiriyor. Ancak bütçemizi rantable kullanmak ve gerekli yerlere gerekli zaman, çaba ve para ayrılarak markalaşma çalışmalarımızı yürütebiliriz. Bu emeğin fazlasıyla geri döneceğine emin olunuz. Markalara olan sadakat bununla bağlantılıdır. Uygun faaliyetler bütünlüğü yürütülür ise marka sadakatı müşteriler nezdinde kendiliğinden oluşacaktır. Marka elçiliği de işin bonusu bence.
Sizin hedef kitle üzerinde oluşturduğunuz imaj, akılda kalıcılığınız, hatırlanma kriterleriniz hepsi birer başarı göstergesi aslında. Markanızın bilinirliliği kolay elde edilen bir şey değildir. Ancak akıllara kazındığınız anda markanızın bir değeri vardır artık. Siz ürün/hizmet konusunda hata yapmadığınız sürece bu değer kalıcı olacak ve hedef kitleniz, nihai yararlanıcılarınız yine ve yeniden sizleri tercih edeceklerdir.
Seçkin bir imaj ile sağlam temeller üzerinde ilerleyeceğinizden emin olunuz. Saygıyla anılmanın iş hayatında parasal karşılığı yoktur bana göre. Bu değere ulaşmak markalaşma olgusu üzerine çalışan saygın işletmelerin hak ettiği bir noktadır.
Bu çalışmalar ile pazarlama konusunda büyük bütçeler yerine daha az harcamalar alacaktır. Bu da şirketlerin sosyal sorumluluk projeleri gibi marka algısını besleyecek ve yaşadıkları topluma olan bir nevi ödevlerini yerine getirme çabasına dönüşecektir.
Şirketlerin öz kaynakları bu faaliyetlere daha düşük paylar ayıracak, belki de çalışanlarına daha geniş imkanlar, daha çok konfor alanı oluşturmalarının derdine gideceklerdir. Yani bir kere markalaşma yoluna girilirse; şirketleri her bir pazarlama masrafından daha büyük dönüşler alacaktır.
Tüketiciler ise güven içinde ürün/hizmet satın alacak ve verdikleri gerçek değerinde ücretin karşılığında marka değeri endişesinde hata yapmadan iş yapan şirketleri tercih edeceklerdir. Daha güzel bir dünyadan bahsettiğimizin farkındasınızdır umarım. Güzel günlere hep birlikte ulaşmak dileğiyle….
Leave a Comment