Markalar Etik Ekseninden Kayarsa

Markalar Etik Ekseninden Kayarsa

Son günlerde toplumsal olarak maalesef pek çok trajedi ve travmatik olayla maruz kaldık ve kalmaya devam ediyoruz. Tüm bu yaşanan olayların ortak figürüne baktığımızda, insani değerleri yeterince gelişmemiş sığ düşünceli insanlar olduğunu görüyoruz. Yaşadığımız tecavüz olayları, yaşadığımız özgürlük gaspları, yaşadığımız terör saldırıları toplumumuzda normalleştirilmeye çalışılan travmatik vakalardan sadece bazıları…

Toplumsal olarak zor bir dönemden geçerken, “Sadece insanlar mı etik eksenini kaybetmeye başladı?” diye sorguladığımızda aslında artık bazı kavramların markalar için bile normalleştiğini görüyoruz. Örneğin bu travmatik kavramlardan bazıları “tecavüz” ve “taciz”. Bazı markalar imalı yoldan olsa bile bu kavramları marka iletişiminde rahat bir şekilde kullanır hale geliyor. Hatta bazıların personel eğitimiyle alakalı o kadar sorunları var ki, müşterisini ve insan haklarını taciz etmeyi başarabiliyor. Böyle bir konjonktürel yapıda markaların bu tarz cinsiyetçi ve etik olmayan yaklaşımları toplum içinde yer alan bazı sorunlu kişiler tarafından içselleştirilmeye başlanıyor. Devamında ne mi oluyor? Hamileyken spor yapıyor diye tekme yiyen kadınlar oluyor, minibüste gece geç saatte yolculuk yapıyor diye sözlü ya da fiziksele olarak tacize maruz kalan kadınlar yani etik problemler ortaya çıkıyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı “taciz” ve “tecavüz” hiç bir iletişim çalışmasında “mizahi” öğelerle birleştirilmeye veya yumuşatılmaya çalışılamaz. Yine işte tüm bu nedenlerden dolayı etik değerlerden haberi olmayan hiç bir personel çalıştırılamaz ve bunların davranışları savunulamaz.

Unutmamak gerekiyor ki kitle iletişimi yapan kişi ve markaların, iletişimindeki etik dışı durumlar toplum yapısı içinde yer alan zayıf veya sorunlu kişileri etkileyerek yeni toplumsal sorunlara sebep olabilir. Özellikle hala kadının konumu ve sosyal yaşamdaki statüsüne yönelik cinsiyetçi akımların hakim olduğu bir çoğunlukta bu tarz kitle iletişimleri yaşanabilecek olumsuzlukları normalleştirmeye ve toplumsal bir duyarsızlık oluşturmaya katkı sunmaktadır.

Son dönemde karşılaştığımız, etik eksenden kaymaya  iki örnek vaka;

Hasbro +18 Reklam
Hasbro isimli Amerikan oyuncak markası, reklamında tecavüz ve tacize göstergesel olarak pek çok çağrışım yaparken, aynı zamanda bir çok meslek grubunu da doğrudan karalamış oluyor. İşte tamda bu noktada bir marka etik eksenden kaymayı başarabiliyor. Özellikle ajansın böyle bir fikri ortaya atması ve devamında üst yöneticiler tarafından onaylanması ciddi bir topluma yabancılaşmayı ifade ediyor. İlgili reklam yayından kaldırılmış olsa da reklama şuan için pek çok dijital platformdan ulaşmak mümkün. Reklamda Muhabbet Reklam Ajansı’nın imzası bulunuyor.

İlgili reklam;

Watsons Mağaza Personelinin Karıştığı Taciz Vakası
Tabi ki son günlerde yaşadığımız tek etik eksen kayması bu değil. Önceki günlerde Watsons isimli bir markanın güvenlik görevlileri ve mağaza çalışanlarının reşit olmayan bir kızı uygun olmayan şekilde araması çok vahim bir toplumsal olay. Markanın ilk başta bu durumu kabul etmemesi, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtmesi ve daha sonrasında toplumsal baskılara dayanamayarak özür dilemesi ve gerekli sorumlular hakkında işlem başlatıldığını belirtmesi ayrı bir etik eksen kayma örneği olarak literatürde yerini aldı.

Markalar bu tarz durumlarda savunma ya da reddetme modeline girmeden toplumsal hassasiyetleri iyice dinlemeli ve özür dilemekten çekinmemeli. Yaşanılan bu durumlar umarım markaların iletişim stratejilerinde birer case olarak yerini alır ve ilerleyen süreçlerde bir daha böyle durumlarla karşılaşmayız.

pazarlamailetisimi.com yayın platformu olarak cinsiyetçi ve evrensel etiğe uygun olmayan hiç bir yaklaşımı onaylamadığımızı belirtiriz.