Korunmayan Markaları Bekleyen Tehlike!

Korunmayan Markaları Bekleyen Tehlike!

Marka, en bilinen tanımına göre bir işletmenin mal veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir. Kapsamı itibariyle görüldüğü gibi bir işletmenin sahip olduğu en önemli değerdir. Tıpkı bir bebeğin ismi ve soyismi gibi. Bu nedenledir ki, bir ürün veya hizmet yaratma sürecinde ilk yapılacaklar listesi içinde marka ismi bulmak gelir, hatta bazen bulunan marka isminden girişimcilik yapılacak faaliyet alanı dahi belirlenir.

Markalarda tıpkı yeni doğan bebekler gibi yaratıcılarının hayalleri ve heyecanlarının eserleridir. Kimi zaman aile geleneği, kimi zaman kişisel beklenti, kimi zaman bir grup beklentisi veya kimi zaman da bir şirketin özel araştırmaları sonucu  bulunurlar ve yollarına devam ederler. Olayın mahiyeti bu kadar önemliyken bu önemli işletme varlığını korumak gerekir.

Günümüzde genellikle kurumsal ölçekli şirketler marka koruma, patent ve tescil işlemlerine oldukça hakimdir. Öyle ki bir çok bilinçli şirkette henüz marka doğarken ve piyasaya çıkarken gerekli patent işlemlerini başlatırlar.


Türkiye Cumhuriyeti, sınai haklar alanında dünyada düzenleme ilk yapan ülkelerden biridir. Öyle ki geçmişi 13.-14. Yüzyıllara, “ahilik müessesesi”ne kadar dayanmaktadır. Ahilik sistemi buluşa odaklanmakta ve yenilikçilik teşvik edilmektedir. Ahilik sistemine göre esnaf birliği kurmak için yeni bir ürün geliştirmek ya da teknolojide bir yenilik ortaya koymak gerekmekteydi. Geliştirilen yenilik için günümüzde patentlerde olduğu gibi bir tekel hakkı verilmekteydi. Bu yeni tekniği/buluşu geliştiren ve uygulayan esnaf birliğinin başına Pir denilmekteydi. Pir’e verilen fikri hak, sadece sınırlı bir bölgede geçerliydi ve yeni ustalar yetiştirmesi şartıyla verilirdi. Farklı bir bölgede o ürünü veya tekniği kullanmak ise mümkündü.

Ülkemizde sınaî mülkiyet alanındaki Avrupa ile benzer hukuki düzenlemeler, 1870’li yıllara kadar uzanmaktadır. 1871 tarihli “Eşya-i Ticariyeye Mahsus Alamet-i Farikalara Dair Nizamname” ve 1879 tarihli “İhtira Beratı Kanunu” marka ve patent konularında ülkemizdeki yasal korumanın temelini teşkil etmektedir. Bu düzenlemeler ile Türkiye Cumhuriyeti, sınaî mülkiyet haklarında koruma sağlayan ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında da sınaî mülkiyet haklarının korunmasına önem verilmiş ve “Sınaî Mülkiyetin Korunması için Uluslararası bir birlik oluşturulması hakkındaki Paris Sözleşmesi’ne 1925 yılında katılım sağlanmıştır.

1965 yılında 551 sayılı Marka Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ve 1976 yılında Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) Kuruluş Anlaşması’na katılım, Türkiye’de sınaî mülkiyet hakları koruması alanındaki önemli adımlar arasında yer almaktadır.

Ülkemiz sınai hakların korunması alanında bu kadar ilerideyken Markanızı korumak, kollamak için daha ne bekleyebilirsiniz ki? Zaten sahip olduğunuz marka veya markaları korumazsanız ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bazı kişi ve kurumlar tarafından markalarınızın hakları siz başvuru yapmadan önce alınmış olabilir ve siz artık belki de tüm iletişim faaliyetlerinizi yapmış olduğunuz markalarınızın haklarını alabilmek için kesenin ağzını açmak zorunda kalabilirsiniz ya da hiç alamama riski de size el sallıyor olabilir. Kısacası “Markasını korumayanın markasını yerler!”

marka-tesciliTecrübeli Ürün, marka veya pazarlama yöneticilerinin yönetmiş oldukları markaların çıkarlarını koruyabilmek adına resmi koruma işlemlerine zaman kaybetmeden başlaması gerekir. Ülkemizde özellikle bir çok uluslararası marka yurt dışında kullanmış oldukları “markaları” Türkiye’de kullanamama tehlikesi ile baş başa kalmışlardır. Çünkü marka korumanın önemini bilen ve Dünyayı yakından takip eden birileri tarafından markaların kullanım hakları yasal olarak çoktan alınmış olur.

Türkiye’de çok güçlü üretim ve hizmet firmaları ile karşılaşmak mümkün, ancak bir çoğu marka, patent gibi konularda oldukça geriden gelmektedirler. Rekabet avantajını ellerinde tutabilmek için sahip oldukları markalara özel ilgi göstermek zorundadırlar. Organize sanayi bölgelerinde ciddi üretim ve hizmetlere imza atan Anadolu kaplanlarının bu konuda detaylıca bilinçlendirilmesi gerekir. Bu işin zor bir iş olmadığını anlatmak gerekir, Peki bu patent, marka yani sınai hakları koruma işlemi nasıl yapılır?

Marka, patent, sınai hakların korunması işlemleri  Türk Patent Enstitüsü tarafından, www.tpe.gov.tr adresinden online yapılabileceği gibi, sayıları her geçen gün artan ve Türk Patent Enstitüsü’nde kayıtlı resmi patent firmaları aracılığıyla kolaylıkla yapılabilir. Tescil aşaması yaklaşık 1 yılı bulabilmektedir. Tescil koruması başvurunun yapıldığı gün saat ve dakika itibariyle başlar. Marka tescil başvurusunun yapılmasından sonra Türk Patent Enstitüsü tarafından başvurunun şekli şartları yerine getirip getirmediği kontrol edilir ve başvuru sahibi veya vekiline resmi yazı ile bildirilir. Ve süreç adım adım size bildirilir, online sistem üzerinde de başvuru durumunuz takip edilebilir.

Ha unutmadan, Markanızın kullanım haklarını üzerinize alırken eş zamanlı olarak web sayfası kullanımları için “com” ve eğer tescil başvurunuzu yapmış iseniz “com.tr” uzantılı web sayfalarını alabilirsiniz. Mağlum hayat artık internette ilerliyor…