İçerik pazarlamasının ön planda olduğu bu dönemde artık içeriğin kaliteli olması gerekliliğinin yanında, insanların markalar tarafından onlara sunulan içerikler ile yeterince ilişkiye girmesi ve özellikle videoların hangisinin reklam olup olmadığını anlamaya başlaması, göze soka soka yapılan, içeriğin önüne geçen reklamlardan rahatsız olmalarıyla birlikte içeriklerin doğal durması bir zorunluluk haline geldi.
Videonun yükselişi ile birlikte parodi, skeç ve kendilerine özgü temalar oluşturarak içerik üretmeye başlayan ekipler çıkmaya başladı. BatesMotelPro gibi videonun yükseliş döneminde bir ritm yakalayarak büyüyen ve ardından markalar ile çalışmaya başlayarak ajans haline gelen yapıların yanında, “Nedir?” gibi gündemi iyi okuyup ve ondan beslenerek popülerleşen ve reklam almaya başlayanlar, “Kurcala” gibi daha yolun başında olan, “İsveç’teki Ankaralı Genç” gibi 1-2 videosunu herkesin izlediği ama içeriğin çok hızlı olarak tüketildiği bu ortamda insanların aklında yerini koruyamayan ekipler de var. Hepsi viral video çıkarmak için çalışıyor. Başarılı da oluyorlar. Bu ekiplerin dışında internette dolaşan ve user generated content(UGC) gibi görünen, eğlenceli fakat marka ile iç içe olan bazı içerikler insanların kafasını karıştırıyor.
Örnek vermek gerekirse:
Amerika’da yaşayan Sertaç Demirkol’un hazırladığı bu Vine videolarını BİM’in yaptırıp yaptırmadığı bilinmiyor. Özellikle ilk video sosyal medya ve bazı video sitelerinde büyük ilgi görmüştü. Bunun yanında BİM poşetlerine dünyayı dolaştıran bazı fotoğraflar da sosyal medyada dolaşmıştı. Öğrencilerin vazgeçilmezi olan ve üzerine bolca mizah yapılan bir marka olan BİM’in aslında hakkında üretilen UGC’ler sayesinde böyle bir sorunu şimdilik bulunmuyor.
Su götürmez bir gerçek olarak planlı programlı çekilen fakat çeken kişilerin tarzından ödün vermeden çektikleri için göze batmayan hatta eğlendiren reklamlar da var.
Örnek vermek gerekirse:
Nejat Uygur ve Sina Özer’in Vine tarzında çektiği videoların bazılarını yukarıda izleyebilirsiniz. Puck Communication’ın işi olan bu video serisi çok göze batmadan eğlenceli olarak reklamı yapıyor. Bazı videolar sinema seanslarında film öncesi gösteriliyordu ve diğer reklamların aksine insanların dikkatini çekiyordu.
Takip edenler biliyordur, Nedir ekibi reklamlı içeriklere başladıktan sonra Facebook’ta 30bin’e yakın fan kaybetti. Videoların altına gelen olumsuz yorumlar dikkat çekmeye başladı. Youtube’da popülerliğini yakalatan “Diktatör Nedir?” gibi videoların izlenmesi 450k-650k aralığındayken yeni çıkardıkları reklamlı videoların izlenme sayıları 1-2 video dışında max. 300k dolaylarında. Cem Yılmaz’ın konuk olduğu videonun 1 milyon izlenmeyi aşmış olması pek şaşırtıcı durmuyor. Markayı içerik formatlarına nasıl entegre edebileceklerini çözme sürecindeler.
İlk sponsorlu içerik örneklerinden biri:
Bu da son çıkan örneği:
İlk sponsorlu içerik videosu olan “Korse Nedir” ile “Reklam Nedir?” videoları arasındaki farkı eminim sizde görmüşsünüzdür. Metinlerin akışı ve birbirine bağlantısı açısından bence arada dağlar kadar fark var ve iyi yönde gidiyorlar. Başarılar dileriz.
Markaların video gibi içeriklere onay verirken gözden geçirmeleri gereken bazı kriterler var. Bunların hem kendi Brandhouse’larına göre, hem de içeriğin hedef kitlesine ve mecraya göre, markaların kendi içinde ya da ajans ile birlikte belirlenmesi lazım. Eğer sosyal medyaya TV reklamı tadında ya da ürünü bir belgesel konusu haline getiren videolar koyup viral olmasını beklerseniz, kusura bakmayın daha çok beklersiniz. Buradan viral olmuş TV reklamı yok diye bir kanıya varılmasın. Onun da kendine göre kriterleri vardır ve bilinçli ya da değil, viral olan TV reklamları vardır. Ama sosyal medya dinamiklerinde bu kriterlerin birbirine bağlı değişkenler olması gerçeğine dikkat edilmeli ve analizi sağlıklı yapılmalı. Videonun güldürmesi, ağlatması, şaşırtması ya da kızdırması mı daha çok izletir onu söyleyemem.
Bir Çimento Reklamı (Hindistan):
Bir Güvenlik Kamerası Reklamı (Tayvan):
Hindistan’da ve Tayvan’da çıkan ve kendi çaplarında viral olmuş yukarıdaki videolara daha önce izlemiş olsanız bile tekrar bakmanızı öneririm. Bu reklamların viral olmasında tek etken yaşattığı duygular değildi. O duygunun nasıl bir mesajla iletildiği de önemli. İki reklam da yeri geldiğinde güldürüyor fakat baskın duygu olarak karşımıza birinde hüzün-pişmanlık diğerinde ise acıma-üzülme ön planda.
Sonuç olarak çıkardığınız video samimi olmalı, ne olduğunu saklamamalı ve markanız verdiğiniz mesajın ve içeriğin önüne geçmemeli. Mesajınız markanın bir parçası olmamalı, markanız mesajın içinde bir parça olmalı.
Başarılı örneklerden en günceli:
Leave a Comment