Önce takvimlerde biraz geriye gidelim.
Duvarda asılı saatli maarif takvimi 2010’u gösterirken, daha Facebook yeni yeni yayılıyor ve Twitter yeşermeye başlıyordu. Sosyal medya ve bugünkü anlamıyla dijital iletişimin kendini göstermeye başladığı dönemde mecra içerisindeki kullanıcı kitlesi büyük çoğunlukla “newly adopters” denilen o çekirdek ve çevresinde tavsiyeleri dinlenen kitleden ibaretken markalar ne yapsa orada etkileşim alıyor ve bir şekilde konuşuluyordu. Facebook’ta sekmeli tasarımın rağbet gördüğü, sayfada application entegrasyonu ile kampanyalar ve oyunlar yapıp kullanıcıları kendine çekebildiğin güzel bir dünyaydı. Instagram yeni kurulmuş ve adını duyan azdı. Akıllı telefonların marifetleri henüz yeni yeni çözülüyor ve geliştiriliyordu.
Bu dönemde ne yapılsa yeni, ne yapılsa farklıydı. Daha önce ortada olmayan bir alan ve insanlar yavaş yavaş oraya akarken bu alandan bir pay kapmak kolaydı ve birçok marka hevesliydi. İlk viral kampanyalar bu dönemde çıktı. “Video yükseliyor!” naraları atılmadan önce markalı/markasız viral videolar buralarda dönmeye başlamıştı bile.
Burayı hafife alanlar da oldu elbet. Erişimler sınırlıydı tabi. Kitle bugüne göre daha küçüktü. Ama o kitle bir şekilde konuşturuyordu ve bu konuşmalarda mecralara yeni katılımları tetikliyordu.
Herşey daha yeni başlıyor ve herkes bu hızlı dünyada anı yakalayıp görünürlük yakalamak peşindeydi. Neredeyse hiçkimse sosyal medyanın önce yeni medyaya dönüşeceğini sonrada bugünkü duruma gelip bu kadar geleneksel mecra dinamiklerine göre işleyeceğini öngörememişti. Belki de bu kadar ileriyi düşünen çok az olduğu içindi.
Günümüze geldiğimizde artık sosyal medya mecralarında görünürlük elde etmek o kadar zor oldu ki, kampanya bazlı toplam bütçenizin en az yarısını medyaya ayırmanız gerekiyor. Facebook son birkaç yıldır organik erişimleri günden güne kırparken Instagram’ı da bu yola yavaştan sokmaya başladı. Bir bütçe ayırmadan hedef kitlenize ya da hedefleme bile yapmadan takipçilerinize içeriklerinizi göstermek çok zorlaştı. Zuckerberg’in yılbaşı yaptığı açıklama da durumun markalar için daha da maliyetli olmaya başlayacağının bir göstergesiydi. Organik erişimin max. %3 olduğu bir dünyadan önce %1’lere düştük ve daha da düşüyoruz. Bunun nedenini “Aile ve arkadaşların paylaşımlarını daha fazla gösterip insanları birbirine bağlamak.” olarak aktarsa da bunun asıl nedeni tamamen ticari.
Benim mecramda milyarlarca insan var ve sen bunlara ürün/hizmet reklamı yapıyorsan buradan benim payımı vereceksin. Hem de sana hedefleme imkanı ve kreatif öneriler sunuyorum. Bende sana bir hizmet sağlıyorum.
Yeni medya artık bu. Bir TV kanalı, dergi, radyo gibi ATL’de kendine önemli bir yer edindi. Üstelik inanılmaz bir hedefleme ve etkileme potansiyeline sahip.
Güncel bir olaydan örnek vereceğim. Cambridge Analitica’nın yaptığını bir televizyon kanalı üzerinden yapamazdınız. Öyle bir kitle kırılımı yaratmak ve onlara özel, sadece onların etkileşime geçeceği içerikleri radyoda veya basılı mecralarda bu kadar etkili kullanamazdınız. Kullanmaya çalışsanız bu kadar ucuza mal edemezdiniz.
Yeni medya ulaştığı yetkinliklerle güçleniyor. Güçlenirkende hem hayal gücümüzü besliyor hem de korkutuyor.
Leave a Comment