THY, yurtdışındaki sponsorluk çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Sponsoru olduğu Batman v Superman filmi odaklı bir reklam filmi ile SuperBowl’a damga vurdu.
Son olarak Batman v Superman: Dawn Of Justice filminin sponsorları arasında yer almıştı. Bu sponsorluk kapsamında SuperBowl için oyun öncesinde yayınlanmak üzere 2 adet yeni reklam filmi çekilmiş. 1’er dakikalık olan bu filmleri prodüksiyonu ile dikkat çekerken buna ek olarak 30 saniyesi 5 milyon dolar olan yayın maliyetlerine karşı 1’er dakikalık bu iki videoyu yayınlayan THY’nın medya satın almalarına ayırdığı bütçe de dikkat çekiyor. Oyun öncesi şovu sırasında yayınlanan bu reklamlarda Gotham City’yi Bruce Wayne (Ben Affleck), Metropolis’i ise Lex Luthor (Jesse Eisenberg) tanıtıyor. İki karakterde kendi şehirlerine yaptıkları katkıları anlatarak potansiyel turistleri çekmeye çalışıyorlar. Tabii bu konuşma THY’na ait bir uçağın içinde geçiyor.
THY’nın popüler kültür ile iç içe ve marka yerleştirmesi konusunda başarılı bu işi SuperBowl reklamları arasında kendinden söz ettiren ve öne çıkan işlerden biri oldu.
Bruce Wayne gözünden Gotham City ve THY:
Lex Luthor gözünden Metropolis ve THY:
THY’nin reklamları görsel bir şov sunmakla beraber, kafa karıştırıcı gerçekçiliği ve “yeniden yükselen bir şehir” gibi söylemleri ile gerçek olarak algılanmaktadır. Yüksek kreatif kullanılan bu kopyada, inanmayı ve güvenmeyi tercih eden Türk insanının kafası karışmaktadır.
Batman ya da Superman takipçilerinde “Acaba gerçekten böyle şehirler kurulmuş olabilir mi?” gibi soru işaretleri doğmaktadır, bu da normaldir. Çünkü THY güçlü bir markadır ve insanlar güçlü markaların söylediği şeylere inanırlar.
ABD’deki sonuçlar hakkında henüz bir fikrim yok, ancak reklamın yaratıcılığından ziyade kültüre uygun olması gerektiği herkesin çok iyi bildiği bir konudur ve toplumlar farklı kültürel yapıları sayesinde reklamları farklı algılar ve farklı tepkiler verirler. Bu reklamın Türkiye’de yayınlanmasının sonucu, çağrı merkezi yetkililerin üzerine düşen ekstra yük ve sigara molasında “Acaba gerçek olabilir mi? Biz en başından beri bunu yanlış mı biliyoruz?” gibi diyaloglar üreten beyaz yaka olmaktadır.
Markanın kendini konumlandırdığı premium segmentte ise, küçük düştüğünü hisseden AB SES’te marka güvenilirliği düşecek, markanın vaadleriyle çok da örtüşmeyen bir takım deneyimler yaşanacaktır.
Editörlerin ya da eleştirmenlerin de kreatif hayranlığından kurtulup, biraz daha toplum mühendisliği çerçevesinden bakmaları ve ayaklarının yere basmasını, bunun sonucu olarak daha gerçekçi ve öğretici yorumlarda bulunmasını talep etmek de, yine bizlerin hakkıdır.