İçeriğinizi Pazarlayabiliyor Musunuz?

İçeriğinizi Pazarlayabiliyor Musunuz?

Müşteri davranışlarının sürekli olarak döneme göre evrimleştiği günümüzde ancak farklılaşan kullanıcı eğilimlerini sık ve düzenli bir şekilde takip ederek  içeriklerinizi pazarlayabilirsiniz.

Bu konu hakkında belli başlı etkenler görüntüyü kökten değiştirecek potansiyele sahip faktörlerdir.  Zamanla değişen ve yeniliklerin hızlıca uyum sağladığı dijital ortamda kullanıcının kullanım alışkanlığından güvenini kazanmaya kadar bir çok dikkate alınması gereken husus ile  içerikler oluşturulmalıdır. Oluşturulan içeriklerin sunumu ise  doğru hedef kitleye ve güncel dijital ortam dinamikleri ile yapılmalıdır. Peki bu sunumu ne kadar doğru gerçekleştirebiliyorsunuz? Yani içeriklerinizi pazarlayabiliyor musunuz?

Geleneksel pazarlama modellerinin gün geçtikçe tozlandığı ve hem tüketen hem üretenin gösterdikleri ilginin azaldığı günümüzde, tüketici için yarar sağlayan, nesneleri değerli kılan, kişileri bilgilendiren ve dikkatlerini çeken ve katılım gösterebildikleri pazarlama çalışmalarının tercih edilebilirliği gün geçtikçe artmaktadır. Bu konuları yan yana getirdiğinizde bununla yetinmeyerek oluşturduğunuz bütünü daha değerli kılacak odak konular belirlemeli ve çalışmanıza süreklilik kazandırmalısınız. Unutmamalısınız ki, asıl amacınız tüketiciyi dijital ortamda oluşturduğunuz etki alanı çemberinde tutmak olacaktır.

Geçmişte içerik olarak nitelendirdiğimiz araçların raflarda tozlanmasıyla, yeni medya ile tekrar tanımlamamız gereken “içerik” anlayışı karşımıza ayrıntılı ve alternatifi bolca seçenekler sunmaktadır. Web siteleri, sosyal ağlar, video ve fotoğraf paylaşımları, podcast paylaşımlar, RSS’ler, e-kitap, e-dergi, galeri, infografikler olarak karşımıza çıkan içerik çeşitliliği sayesinde tüketiciye doğru mesajı aktarabilme istatistiklerimizde aynı oranda artmaktadır. Bu nimetleri göz ardı etmeden içerik pazarlamasında kullanabileceğimiz araçların ve çalışmanızı gerçekleştireceğiniz mecranın yapısına göre değişkenlik gösterecektir.  İçerik mecralarının kendi içlerindeki düzenini dikkate almalısınız. Örneğin bir blog ve e-kitap içeriğinin ideal kelime/karakter sayısı ve belli konulara da odaklanılması açısından, anahtar kelimelerin optimize edilerek SEM ve SEO uyumluluğu hassasiyet taşımaktadır. Aramalarda içeriğinizin ön plana çıkabilmesi için doğru hedef kitleye güven duygusunu aktararak bir bütün oluşturmalısınız. Bununla yine yetinmeyip olabildiğince özgün, anlaşılması kolay ve içeriğinize açıklayıcı özelliğini kazandıracak detaylı bir metin çalışması yapmalısınız.  Kullanacağınız görseller ise kaliteli ve göz zevkine hitap edecek şekilde belirlenmelidir. İletişim sürecinin ikonlara verdiği önemi unutmamalısınız. Yine fotoğraf ve infografik içerikleri görsel anlatımla desteklenen özet ve öne çıkan bilgi, konu ile ilgili olan tüketicilerin ilgisini çekmektedir. Net mesaj ve etkili görselin bir araya getirilmesi ile başarılı içerik üretebileceğiniz bu araçlar maliyet açısından da size alternatifleri olacak çalışma stilleri sunacaktır. Tüm bu faktörlerin elinizde tutuğunuzda içerik pazarlama sürecinde kontroller sizin elinizde olacak. Ancak tüm bunların yanında önemli bir diğer konu ise tüketici ile duygusal bağı kurabilmektir. Markaların kullandıkları mecralarda tüketiciler ile kurdukları iletişimin bazı zamanlarda yanlış içerik pazarlama stratejisinden kaynaklanarak başarısız olduğunu gözlemliyoruz. Dijital ortamın sürekli yenilenen dinamiklere hakim olamamaları nedeniyle pazarlama tekniklerine hakim olsalar dahi doğru duygusal bağı kuramadıkları için yapılan çalışmalarda çöpe gitmektedir. Zamanınızı ve elinizdeki doğru bir şekilde değerlendirerek mecraların ve araçların yapısı çerçevesinde tüketicinin mantalitesini de işin içine katarak oluşturduğunuz içerikler ile istediğiniz noktaya varabilirsiniz. Ardından içeriklerinizi ölçümleyerek ve analiz ederek temelleri sağlamlaştırabilirsiniz.