İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Gonca Yıldırım’a sorduk; Bir bilen Dr. Gonca Yıldırım yanıtladı.
1. Halkla ilişkileri 3 temel olgu ile özetler misiniz? Sizce halkla ilişkiler neden var oldu?
Halkla ilişkileri, kurumlar ve hedef kitleleri arasında güven, itibar, saygınlık ve farkındalığa dayalı bir ilişki kurulabilmesi ve bu yönde hedef kitlelerin ikna etmesi amacıyla oluşturulan bir iletişim süreci ve yönetim politikasıdır şeklinde tanımlayabiliriz. Bu tanım içindeki en önemli üç temel olguyu sorarsanız itibar, ikna ve iletişim sürecidir diyebilirim. Çünkü halkla ilişkiler hizmeti verilen kişi veya kurumlar, rakipleri karşısında daha kaliteli, farklı, tercih edilebilir olduklarını gösterebilmek için onlarda güven oluşturmak zorundadır. Güven, itibar ve saygınlığa giden uzun yolun başlangıcıdır. Kurumlar ürettikleri ürün ve hizmetlerine ve tabi kendilerine güven duyulabilmesi için hedef kitlelerini çeşitli iletişim yöntemlerini kullanarak ikna etmek zorundadırlar. Bugünün yoğun mesaj dünyasında ise bu hiç kolay değildir. Halkla ilişkiler özellikle kitlelerin kalplerini ve zihinlerini etkilemede daha etkili işler çıkardığı için her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Öte yandan işletmenin alt katmanları ve bağlı olduğu ekonomik, siyasi, ticari vb üst katmanlar içinde ve arasında bir iletişim olmalı ki sistem devamlılığı sağlanabilsin. İletişim olmadan sistemlerin devamlılığı ve gelişimi mümkün değildir.
Dünyadaki halkla ilişkilerin çıkış noktasına baktığımızda da kitlelerin dikkatini çekmek, basında yer almak, kamuya bilgi aktarmak, kitleleri tanımak gibi işlevlerle kendini gösterdiğine şahit olmaktayız. Ayrıca kurumlar halkın rızasını kazanma ihtiyacını hissettiği andan itibaren halkla ilişkiler karşımıza çıkmaktadır. Ekonominin, toplumsal değişimin bir sonucu olarak ortaya çıkan halkla ilişkiler, muhatap olunan gruplara, kamuya dokunan, onları anlayan ve etkileşime geçen bir alan olduğu için her geçen gün artan fonksiyonlarıyla daha fazla iş dünyasına ve topluma nüfuz etmektedir. Özellikle reklam ve satışın doğrudan “satın al” mesajlarına karşılık oluşturduğu duygusal bağ günümüz tüketicisine daha çok seslenmektedir.
2. Sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile birlikte, markalar ve kurumlar açık kriz riskleri ile karşı karşıya kalıyorlar. Sizce halkla ilişkiler disiplini gelecekte nasıl bir evrim geçirecek?
Hem genişleyen fonksiyonlarıyla hem de multidisipliner yapısıyla halkla ilişkiler, etkilemek istediği hedef kitle ve sosyal paydaşları karşında değişik sektörlerde birbirinden farklı faaliyetler yürütmektedir. Genelde halkla ilişkilerin kendisini bir ağacın gövdesine, uygulama alanlarını (siyasal iletişim, marka iletişimi, kriz iletişimi, kurumsal iletişim vb) ağacın dallarına, beslendiği disiplinleri (psikoloji, sosyoloji, işletme, pazarlama, ekonomi vb) ise ağacın köklerine benzetirim. Sosyal medya veya değişen geleneksel medya karşısında halkla ilişkilerin temel mantığı elbette yine aynı kalacak ancak yol ve yöntemler değişecektir. Halkla ilişkiler sonuç itibariyle bir gövde, ancak girdiği dallardaki görev ve sorumlulukları, strateji ve taktikleri değişecektir.
Özellikle iletişim teknolojileri birçok alanda olduğu gibi halkla ilişkileri de yakından etkilemektedir. Hızlı düşünen, hızlı hareket eden, istekleri ve beklentileri sürekli artan, kendinden emin, her şeyi eleştirmeye hazır, kolay beğenmeyen yeni tüketici/müşteri eğilimleri karşında halkla ilişkiler ve diğer iletişim yöntemleri de hızlı, yaratıcı, beklentilerin ötesinde, ayrıcalıklı olmak zorundadır. Bugün bilginin üretimi, dağıtımı ve paylaşımı hemen herkes tarafından kolayca yapılabilmektedir. Artık “Procumer” konumundaki birey, interaktif, katılımcı olmayı seviyor. Dolayısıyla halkla ilişkiler de herkesin günlük hayatının bir parçası ve diyalogsal olmak zorundadır. Diyalogsal halkla ilişkiler, bireylerin öz değerlerini önemser, onları dinler, empati gösterir ve onlarla uzun soluklu etkileşim içinde olur.
Halkla ilişkiler bir yönetim fonksiyonu olarak stratejik ve vizyoner düşünmek durumunda olduğu için algılama alanını geniş tutmak zorundadır. Başarılı halkla ilişkiler yapanlar; geniş yelpazeden düşünüp, 360 derece hareket etmenin bugünün ve yarının temel eğilimi olduğunu bilenler olacaktır. Bu süreci doğru yönetecek halkla ilişkilerin yıllar içinde çok daha önemli hale geleceğine inanıyorum.
3.Halkla ilişkiler disiplini klasik mecraların dışında, dijital mecralara özellikle de son günlerde hızlıca yayılan “Diji-PR” tanımı ile tanışıyor. Sizce Diji-PR mümkün mü?
Hemen hemen her sektör gibi halkla ilişkiler de dijital dünyanın bir parçası olmak zorunda. İletişimin bir parçası olarak dijital iletişimin dışında kalması mümkün değildir. Bugün sadece geleneksel medya veya geleneksel yöntemlerle iletişim ortamları kurmak imkansız bir şey. Hızlı bir dijital dönüşümün yaşandığı günümüzde 7×24, 365 gün iletişimde olmazsanız hızla kaybedersiniz. Dijital dönüşüme adapte olan ajans ve kurumlar ise kazanmaya ve büyümeye devam edecektir.
Bugün sosyal medyada ya da diğer dijital ortamlarda varsanız “var olmuş” kabul ediliyorsunuz. Bir kişi ya da kurumla ilgili bilgi almak için hemen internet sitesine veya sosyal medya hesaplarına bakıyoruz. Dolayısıyla kurum/marka sadakati oluşturmak, itibar inşa etmek ve yönetmek gibi kaygılar içinde olan halkla ilişkiler de Diji-PR kapsamında bu dijital dünyayı yaratacağı içeriklerle, doğru ve etkileyici bağlamlarla kurguladığı sürece başarılı olacaktır. Diji-PR kaçınılmaz bir eğilimdir günümüzde. Üstelik de geleneksel medya araçlarından daha geniş içerik olanağı sunan, daha az bütçelerle daha fazla kitle ile etkileşim/geribildirim ortamı sağlayan, ölçülebilirliği mümkün olan dijital ortamda halkla ilişkiler yapmak büyük bir nimet.
Simetrik iletişim ve kamu yararına çalışma anlamında geniş imkanlar sunan dijital dünyada halkla ilişkiler, sosyal medyada aktif ve düzenli iletişimde bulunarak, hedef kitleleri ile birebir ilişki kurma imkanına sahip. Bu da kurum imajı ve sürdürülebilirliği açısında önemli bir avantajdır. Nüfusunun yarısının çok genç insanlardan oluştuğu ülkemizde, internet ve akıllı telefon kullanımının yaygınlaşması ile dijital dünyada daha fazla varlık göstermek gerekmektedir. Günümüzde kişiler markalardan dikey olarak gelen mesajlar yerine yatay etkileşimden yani birbirlerinin görüşlerinden daha fazla etkilenmektedirler. Bir ürün-hizmet satın almadan önce dijital ortamdaki yorumları okuyan, puanlamaları dikkate alan, kişisel blogları takip eden kullanıcıya ulaşmak için Dijital PR, sosyal medya hesaplarını, arama motoru optimizasyonunu iyi yönetmek ve doğru bilgilerle beslemek zorundadır.
Ayrıca çok kaygan ve hareketli bir zemin olarak sosyal medya, dezenformasyona fazlasıyla açıktır. Bu da kurumlar için her an kriz riski demektir. Dijital ortamda yaratılan bir kriz de yine burada çözülebileceği için mutlaka dijital ortamda varlık göstermek ve bu varlığı mümkün olduğu kadar özenli şekilde yönetmek gerekir.
4. Halkla ilişkiler disiplinini öğreten taraf olarak, kendi PR’ınızı nasıl yapıyorsunuz?
Akademik dünyada 14 yıldır eğitim veriyorum. Daha öncesinde 10 yıl boyunca çeşitli gazete ve dergilerde muhabirlik, halkla ilişkiler ve reklam ajanslarında müşteri temsilcisi ve kurumsal tarafta da halkla ilişkiler yöneticisi olarak yer aldım. Eğitmenlik öncesi, uygulamadan gelmek büyük bir zenginlik benim için. Öncelikli olarak kendi eğitim kalitemden asla ödün vermemeye ve kendimi sürekli geliştirmeye çalışıyorum. Hala ilk günkü disiplinle, uygulamanın içinden de geldiğim için yaşayarak ders anlatırım ve bunu öğrencilerim mutlaka hissederler. Bugüne kadar hem öğrencilerim hem de yöneticilerim tarafından hep olumlu geri dönüşler aldığıma göre iyi bir şeyler yaptığımı düşünüyorum. Ayrıca bir akademisyen olarak yaptığım yayınların okunması, takip edilmesi ve bunlardan güzel geribildirimler almak önemli. Sosyal medyayı aktif olarak kullanıyorum, buradaki takipçilerimin etkileşimleri de benim için önemli.
5. Ekonomik kriz dönemlerinde PR’ın önemi nedir?
Sadece ekonomik kriz değil tüm kriz dönemleri belirsizlik, kaos, tedirginlik ve endişe doludur. Bu dönemlerde özellikle yaşanan panik halleri, yanlış ve geri dönülmesi zor kararlar aldırır işletmelere. Ekonomik kriz ve diğer kriz durumlarında akılcı, güçlü, hızlı çözüm üreten, stratejik davranan liderlerin yanı sıra doğru kriz iletişim yapan halkla ilişkiler de bir o kadar önemlidir.
Ulusal ve uluslararası yaşanan ekonomik krizleri önlemek ya da ortadan kaldırmak mümkün olmadığı için bu krizlerden mümkün olduğunca en az zararla çıkmak, krizin etkilerini fırsata dönüştürmek, kriz esnasında ve sonrasında doğru hamlelerle doğru bilgilendirme yapmak halkla ilişkiler ile mümkün olabilir. Dünya ülkelerinin ekonomik, siyasi, teknolojik olarak birbirine daha bağımlı yaşadığı günümüz dünyası ani krizlere fazlasıyla gebe. Bu durumda kurumların proaktif davranmaları, kriz senaryolarını iyi okumaları ve risk yönetimini doğru konumlandırmaları gerekmektedir. Ancak krizden kaçışın olmadığı durumlarda, kuruma karşı güvenin yeniden kurulması, zedelenen imajın iyileştirilmesinde halkla ilişkilere fazlasıyla iş düşmektedir.
Ayrıca son dönemde yapılan ekonomik krizle mücadele çalışmalarında en fazla tartışılan konuların başında da kurumsal etiğin geldiğini düşünüyorum. Kurumların etik davranışlar sergilemesi ve toplumsal sorumluluk duyması konusunda kamu yararı gözetilerek yapılması gereken halkla ilişkilere önemli görevler düşmektedir.
Belli başlı olağanüstü dönemlerde ve tabi ki kriz dönemlerinde sosyal medya çok daha fazla aktif hale gelmektedir. Çok kısa bir zamanda doğruluğu-yanlışlığı test edilmeden aktarılan, paylaşılan, yorum alan bilgilerin kontrolü ne yazık ki kolay değildir. Günümüzde sosyal medyada dolaşan bilgilerin yönetilmesinde aktif ve akılcı davranacak halkla ilişkiler uygulayıcılarının önemi daha fazla öne çıkmaktadır.
Leave a Comment