Yaşıtlarımın küçüklüğünde hayran olduğu araçlardan biri şüphesiz Fiat Tempra’ydı. Tasarımı ve donanımı o dönemki rakiplerinden daha iyiydi ancak bizler için Tempra’yı unutulmaz yapan elektronik göstergeleriydi. Geleceğe Dönüş’ün başrolünde gibi hissetmemizi sağlardı. Sanırım büyüklerimiz de bizden farklı düşünmüyordu ki Tempra o dönemin en popüler aracı olmuştu. Bu başarılı ürünün başarısında katkısı olan bir unsur daha vardı; Reklam filmi. ‘Babam Öyle Diyo’ reklamını unutmak mümkün mü? Peki üzerinden on yıllar geçen bu reklamı neden unutmuyoruz? Soruyu genelleştirirsek, neden ilginç/kreatif/yaratıcı reklamlar unutulmuyor?
Etrafımızı saran elektronik eşyalar akıllandıkça bizlerin de salt aklımızla hareket ettiğimizi düşünmeye başladık. Özellikle marka temsilcileri ajansları ile bu konuda ters düşmelere doyamıyor. Ajanslar rüştlerini ispatlamak için yaratıcılığa önem verirken, marka tarafı olabildiğince mesajını hatta mesajlarını vermeye çalışıyor. Bu halat çekme yarışı sonucunda iki tarafın dedikleri de tam olmadan ortaya hibrit bir reklam çıkıyor. Bu konuda kim haklı? Bu sorunun tam bir cevabı yok ancak konuyu yorumlayabiliriz. İlk olarak günümüz insanına bakacak olursak zamanı kısıtlı, reklamlara ilgisini kaybetmiş, reklamlarda söylenenlere temkinli yaklaşan bir insan ile karşılaşırız. Bu insana bir şey söylemek istiyorsanız öncelikle bir “Heey ben burada bir şey anlatıyorum, bana bak!” demeniz gerekiyor. Bunu sağlamanın yolu ise ajansların dediği gibi yaratıcılıktan geçiyor. Tempra reklamını size nasıl hatırlattım? Size “Ya bir Tempra reklamı vardı aracın güvenli olduğunu, az yaktığını, performanslı olduğunu anlatıyordu.” deseydim hatırlayacak mıydınız? Yıllar önceki reklamı hatırlatmak için kullandığım unsur o reklamın yaratıcı kısmıydı. İşte şimdi Viyana’nın kapıları açıldı, mesajlarımızı verebiliriz ancak kötü bir haberim daha olacak sizlere…
İnsanlar reklamlarda verilen mesajları hatırlamıyorlar! Bu yazıyı okuyorsanız büyük ihtimal bu alana ilgi duyan birisi veya profesyonelsiniz ve bu sebeple bu tezimi doğru bulmuyor olabilirsiniz ancak bu tezi normal bir vatandaş olarak düşünün, yorgun argın eve gelmişsiniz haber veya dizi izleyeceksiniz araya giren reklamların mesajlarına dikkat eder misiniz? Hemen enseyi karartmayalım, insanlar verdiğimiz mesajı kelimesi kelimesine hatırlamamalarına rağmen yaratıcı-ilgi çekici (Viyana’nın kapısını açan) reklamlarda verilen mesajları alt benliklerine depoluyorlar. Yani eğer reklamı izleyenlerin mesajlarınızın katibi olmasını beklemiyorsanız amacınıza yine ulaşmış oluyorsunuz. Son paragrafıma geçmeden önce biraz konu dışı da olsa şunu belirtmek isterim; Biz ne zaman reklam filminin açılışında marka logosu ve sloganı göreceğiz? İnsanların dikkatlerinin en yoğun olduğu zamanı kaçırıyoruz, bunu bir düşünün derim.
Açıkçası yaratıcılık ile mesajı beyinlere kazımak arasında büyük bir bağ var gibi gözüküyor. Bunun en büyük nedeni olarak ise insanların görmekten bıkkınlık duyduğu reklam klişelerini görüyorum. İnsanlar sıradanlıktan-aynı işlerden o kadar sıkılıyorlar ki biraz farklı bir reklamla karşılaştıklarında fazlaca dikkat kesiliyorlar. Sırf bu bıkkınlık bile çok ilginç sonuçlar doğuruyor! Bir dönem ardısıra gelen kadın cinayetlerine karşı reklam kuşağında tüm kanallarda ekranlar bir dakikalığına karardı. Hiçbir mesaj vermemesine rağmen insanlar reklam vereni araştırmaya başladı ve sonunda Filli Boya olduğunu öğrendiler. Yaratıcı mıydı? Elbette yaratıcı, özgün, amaca uygundu. Bu sayede reklam Viyana’nın kapılarını kırdı, sadece bir ekran karardı ve zihinler aydınlandı.
Görsel kaynak; https://whereisfernanda.files.wordpress.com/2016/03/poster_becreative__07716-1427737174-1280-1280.jpg
1 Comment