Tüketim toplumu kavramını, kapital sistemlerin toplumu dönüştürerek insanların artık ihtiyaçlardan çok, imajları ve çeşitli duygusal faydaları satın almaya başlaması olarak tanımlayabiliriz. Jean Baudrillard’da belirttiği gibi gerçek ve sahte ihtiyaçlar arasındaki çizgi belirsizleşmeye başladığı andan itibaren insanlar artık ihtiyaçlarını değil sadece çeşitli duygusal tatminler satın almaya başlar. İnsanlar varlığını metalar üzerinden sağlamaya başladığı andan itibaren ise tüketim toplumunun gerçekleştiğini söyleyebiliriz.
Tüketme Güdüsü
Yeryüzünde yaşamın başladığı andan itibaren insanlar tüketme ve yeniden tüketme güdüsü ile pek çok kaynağı tüketip yeniden temin etme/sahip olma sürecine girmişlerdir. Bu sonsuz döngü yaşamın doğal bir döngüsü olarak görülse de kapital yapıların piyasadaki egemenliğini güçlendirmesi gereksiz bir tüketim yada ihtiyaç duyulmayan bir metayı/duyguyu tüketme ihtiyacı yaratmıştır. Bu noktada markalar ve pazarlama iletişimcileri ürettikleri stratejiler ya da iletişim mesajları nedeniyle eleştirilmeye başlanmıştır.
Özellikle toplumun farklı demografik özelliklerine sahip insanların büyük kısmına empoze edilen anı yaşama/anında tüketme duygusu artık insanların tüketim alışkanlıklarını önemli şekilde kontrol etmeye başlamıştır. Tüketime mutluluk, boş zaman geçirme ve eğlence gibi değerler yükleme iletişim bilimlerinde eleştirel tarafta yer alan akademisyenler tarafından oldukça eleştiren işlevlerdir.
Tüketim toplumunu destekleyen ve markaların sunduğu imajların toplum tarafından kabul görmesini sağlayan en önemli kavramlardan biri de popüler kültürdür.
Popüler Kültür Nedir?
Popüler kültürü en basit tanımıyla bulunduğu dönemde yaygın olan yaşam tarzları olarak tanımlamak mümkündür. Popüler kültür markaların devasa iletişim yatırımlarıyla birlikte şekillendirilebilir ve belli kapital grupların ticari hedeflerini destekleyen bir araç haline getirebilmiştir. Yani popüler kültür egemen bir toplumsal kültür yaratarak bulunduğu dönemde sunduğu metaların uzun bir süre toplum tarafından kabul görmesini sağlar. Fakat popüler kültür yine de sonsuza kadar süren bir kabul değildir, egemen ekonomik yapılar değiştikçe yeni popüler kültür ögeleri üretilerek sistem istenilen yöne evrilir.
Popüler kültür moda, teknoloji, hızlı tüketim ve bir çok perakende sektöründe metalar üzerinden yeni ürün ve değerler üretmeye devam etmektedir. Bu durum ana akımcılar tarafından tüketiciyle bağ kurma, katma değerli ek faydalar sunma gibi ifadelerle savunulsa da eleştirel tarafta yer alan kişiler tarafından yukarıda belirttiğim sebepler nedeniyle eleştirilmektedir.
Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorum kısmından sizde paylaşarak diğer kullanıcılarla tartışabilirsiniz.
Görsel kaynak; https://i1.wp.com/fusion.net/wp-content/uploads/2015/02/pop-culture_header_1a.png?resize=1200%2C630&quality=80&strip=all
Tüketim insanlığın başından beri var olan bir şey fakat sanayileşme ile birlikte tüketimin o döneme göre karşıladığı anlamın değiştiğini görmek mümkün. Özellikle geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Zygmund Bauman’ında belirttiği gibi “tüketim kapitalist sistemin en güçlü ve en eski sihadır.” 80’li yıllardan sonra topluma bireycilik anlayışının yerleşmesinden sonra insanlar kendilerini özel hissettiren şeylere yönelmeye başlamış bu da markalar ve pazarlama iletişimcilerinin ürettikleri stratejilerde bir takım değişiklikler yaşanmasına neden olmuştur. Artık bir ürünü satın aldığımızda o ürünün bize sağladığı somut yarardan çok hissettirdiği duygulara değer veriyoruz.Pazarlama işetişimcilerin daha çok tüketme güdüsünü oluşturma da köprü görevi görmesinin sebebi şu an ki ekonomik sistemdir.Değişmesi gerekenin ne olduğu oldukça net bir şekilde görülmektedir.
Günümüzde tüketim toplumunu oluşturan hatta artarak devam etmesine kaydı sağlayan yüzlerce araç sayabiliriz ki bence en başta gelen TV dizileridir. Özellikle ülkemizdeki yayınlara baktığımızda bunu açıkça görebiliriz. Yatak odalarımıza giren ekranlardan bu tarz yayınları görüyoruz ve insanlar hayatlarını ister istemez kıyas ediyor ve TV de gördüğü mükemmel ve gerçekleşmesi zor ütopik hayallere dalıyor.
Merhabalar,
Günümüzde her ne kadar sade ve minimalist yaşama geçiş yapan insanlarda bir artış olduğu gözlense de maalesef birçok insan tüketmeye ve tüketerek mutlu olmaya devam ediyor. Yapılan alışverişler insanları anlık ya da birkaç günlük mutlu etse de bu durum kısa sürüyor ve insanlar yeniden alışveriş yapmak istiyor. Oysa gerçek mutluluk insanın içinde saklıdır. Bir insan gerçek mutluluğa ancak üreterek, elindekinin kıymetini bilerek ve azla mutlu olmaya çabalayarak ulaşabilir. Sürekli tüketmek kimseyi mutlu etmez. Tüketim odaklı bir yaşam insanların bir zaman sonra nefes alamamasına, fazlalıklarla dolu bir yaşam sürmesine neden olur.