Cinsiyet kavramı, insanların fiziksel ve biyolojik olarak doğuştan gelen özelliklerinin sonucunda ortaya çıkan bir ayrımdır. Kadın ve erkek arasındaki bu durum bir eşitsizlik olarak görülmemelidir.
Toplumda cinsiyet farklılığı hayata geldiğimiz andan itibaren baş göstermeye başlar. Bebekleri doğmadan önce kız mı, erkek mi diye sorgulamaları ve bebek eşyalarının rengini buna göre belirlemeleri aslında cinsiyet ayrımcılığının altında yatan en temel metaforlardır. Kimliklerde kadının pembe, erkeğin mavi olarak ayrılmasıyla başlayan bu süreç kadının ve erkeğin toplumsal rol ve sorumluluklarını vurgu yaparak toplumun bizi nasıl algıladığı, bizim nasıl davranmamız gerektiğini bizlere sürekli telkinlerde bulunarak hatırlatır. Geleneksel kültürde kadının rol model olarak sadece evde yemek yapmak ve çocuklarına bakmakla yükümlü olarak görürken, erkeği ise daha fazla sorumluluk sahibi göstererek para kazanan ve güçlü olarak sunar.
Cinsiyet rolleri kitle iletişim araçlarında sürekli yeniden üretilerek, toplumda kabul görmesi gereken davranış kalıplarını ve bu davranış kalıplarına uymayan kadınların nasıl muamele gördüğünü topluma yansıtılmaya devam etmektedir. Bu durumun örneklerini kadının sürekli olarak eş anne rolünde gösterilmesi her kadının annelik vasfında olduğunu ve anne olan kadın her zaman merhametli ve cinsel ihtiyaçlarının olmadığını yansıtılmaktadır. Baba ve erkek çocukların kızlarının üstünde baskı kurmaları nasıl davranmaları gerektiğini söylemeleri, yine dul kadınların tehlike beyan ettiği şeklinde algılanması sağlanmıştır. Başka bir figür olarak çalışan kadın figürünün yine toplumda olmasının pek istenilmediğini görmekteyiz çünkü çalışan para kazanan kadın özgürdür ve söz sahibi olur. Buna en güzel örneği şöyle verebiliriz “Cumhuriyetin ilk yıllarında ders kitaplarında kadının ve erkeğin eşit bir şekilde iş bölümü yaptıklarını ve bu iş bölümünde herkesin birbirine yardım ettiğini yine evde erkeğin ve kadının evde şık giyimli halleriyle çocukları ile oturup kitap okuduklarını görebiliyoruz. Bu durum 1945 yılından sonra artık ders kitaplarında çocuklara öğretilen anne figürünün mutfak yemek yapan ve temizlikle uğraştığını babanın para kazandığını görüyoruz aslında farkında olmadan artık toplum içinde kadını ve erkeğin yerini ve nasıl davranması gerektiğini çocuklara daha küçük yaşta iken okuma metinlerine kadar sokup bilinç altına yerleştirmişlerdir.
Günümüzde artık geleneksel toplumdan daha modern özgürlükçü bir toplum yapısında olduğumuz ve bu modern toplumun her ne kadar kadın ve erkeğin eşit haklarda olduğunu savunduğu söylenmeye başlansa da aslında durumun pek de böyle olduğu söylenemez. Toplum içinde kadın ve erkeğin farklı algılanmasını ortadan kaldırabilmek için kadının artık “narin ve şirin”, “erkeğin güçlü ve akıllı“ sunumu ortadan kaldırılmalıdır. Kadınlarında erkekler ile eş değer görülüp, toplum içinde cinsiyete vurgu yaparak farklı algılanmasının önüne geçilmelidir. Kadın ve erkek sadece cinsiyet olarak farklıdır. Kadınlarda erkeklerde aynı hak ve özgürlükte sahip olduğunu unutmadan, kadınında erkeklerle aynı haklara sahip olduğu topluma öğretmeli ve bu doğrultuda davranılmalıdır.
Görsel kaynak; https://i.ytimg.com/vi/HVYhpj6TtTI/maxresdefault.jpg
Leave a Comment