Reklamları görmeniz, onu tasarlayan ve uygulayanlar için asla yeterli değil. Algılamanız bekleniyor. Açıkhava reklamcılığında da böyle, dijitalde de, baskıda da. Masadaki gazeteyi gören insanları tiraj/görülme sayan şarlatanlardan bahsetmiyorum. Markayı yarattığımız veya yönettiğimizde tanıtım/reklama maruz kalmanızı istiyoruz, tanıtılan ürün/hizmetin algı eşiğinizden kesin olarak geçmesini. Ürün ve hizmet için belirlenecek stratejiler büyük yeniliklerle ön plana çıkması gerekirken; “Patronun istediği bu işte, fazlasına karışmam.” denildiği, yarım yamalak işlerle projeler tamamlandığı için reklamları izlerken gözlerimiz kanıyor.
En yaygın kullanımlardan biri de, maalesef SMS. Şu an okuduğunuz yazıyı yazarken de H****f Eğitim Kurumları’ndan bir mesaj: “YGS-LYS kursu için son fırsat.” Hayır madem bir veritabanı var elinde, insan bir sormaz mı kimleri içerdiğini, nereden geldiğini… Bu sınavlara girecek bir tanıdığı olmayan ve uzun süre de olmayacak ben, artık olsa da zaten oraya göndermem. 🙂
Ailelerden, sevgililerden çok mesaj gönderen kurumlar. Sanatçı çıkaracak mekan, tırtıl gününe girmiş mağaza, indirimi gece 03.00’de haber veren butik, biniş kartını utanmasa bir de telgraf çekecek havayolu ve daha niceleri. Hatta hiç hayatınızda uğramadığınız kurumlara bile iletişim bilgileriniz paylaşılmış, satılmış olabiliyor. Genelini okumadan siliyoruz. Bu yüzden büyük/küçük harf ayrımı, mesaj uzunluğu, cümlenin/önermenin net olması gibi, üzerinde itinalı çalışma gerektiren önemli noktalar var. Mesaj sesinden hemen sonra ellerin telefona yaklaştığı o ana kadar; içeriği ilgi çekici yaptınız, yaptınız. Yoksa kurum [gönderici] olarak, klişeleştikçe görünmez olan bir mesaja daha ödeme yapmışsınız demektir.
Geçtiğimiz yıl, konu ile ilgili bir operatörün yetkilileri ile toplantıdayız. Bana [temsil ettiğim otele] 500.000 SMS satmak istiyor, “Zaman kısıtlaması olmadan rahat rahat kullanırsınız.” diyorlar. Bakın diyorum; vermek istediğiniz paketin bitmesi için hedef demografi ayırmadan CRM listeme ve misafirlere durmadan GÜNAYDIN mesajı göndermem lâzım. İllâ kullanılacaksa SMS marketing’de özel günleri, SPA veya ek hizmetleri topladığımızda, bir otelin kişiyi yıldırmadan yıl içinde gönderebileceği maksimum SMS sayısı bellidir. Unutuluyor ki marketingde önemli olan tek şey ürün veya hizmeti sadece duyurmak değil, onu rahatsızlık yaratmadan duyurmak ve akılda kalmasını sağlamaktır.
Dünya çapında bir pizza zincirinin mesajlarının beni hiç rahatsız etmediğini, aksine nadiren ve ilgi çekerek yazdığını hatırlarım. En çok aklımda kalan: “Sevgililer gününde biz yanınızdayız!”..vb. içerikleri vardı. Konusu önemli değil, önemli olan interaktif, farklı ve eğlenceli olması önemli. Bu mesajın hatırlanmasının sebebi aslında ilk bakışta düşünüldüğü gibi ilgi çekici veya tatlı olması değil. Diğer markaların ayda 3 kere gönderdiği “Bakın ne de güzel indirime girdik, normalde sizi kazıklıyorken sezon sonu hooop %60 yaptık!” SMS’lerine kıyasla sakin sakin, kendinden emin ve duygusal içerikli gönderilmesidir. Ürün/hizmetlerde hala oturtulamayan algı sorunu da tam olarak bu. Hedef demografi, misafir, müşteri, onu anlamanızı ve çözüm odaklı olmanıza gerçekten değer veriyor. Kısa ve kesin.
Hayatta her alanda karşınızdaki kişi ile iletişimin temel kuralları gibi müşteriniz de; cevap vermek için değil, anlamak ve çözüm bulmak için dinlemenizi istiyor. Sunulan ürün/hizmetin ihtiyaç/çözüme yönelik geliştirilmiş olması bu noktada hayâti derecede önemli. Günümüzde farklılaşmanın yaratılacağı alanların her zaman bu şekilde seçilmesi dileğiyle…
Leave a Comment