2009 yılında çok güzel bir hareket başladı ve bir oluşum şekillendi. Bu hareket “Playing For Change” hareketiydi. Türkiye’de de bir grup insan ile bu projenin asıl sahiplerinden izin alınarak doğal yaşam ve doğaya verdiğimiz zararın göz önüne serilebilmesi amacıyla “Doğa İçin Çal” projesi hayata geçirildi. Proje çok büyük başarılara imza atarak yoluna devam ediyor.
Peki, bu sırada ne oldu?
Bu sırada proje dalga dalga yayıldı. Sonuçta bu durum belediyelerin ve şehir yapılanmalarıyla ilgili olan kurumların dikkatini çekti. Doğal bir sonucu olarak da şehirler için müzikal bir hareket kurumsal destek bularak faaliyete geçirildi. Örnek vermek gerekirse “Aydın İçin Çal” ve “Edirne İçin Çal” projeleri örnek verilebilir. Burada bizim ilgilenmemiz gereken kısım, şehirlerin lanse edilmesi dolaylı olarak şehirlerin pazarlanması kısmıdır.
Bu projeler hayata geçirilirken genellikle o şehirle ilgili bir müzik seçilir ve yorumlanır. Aynı zamanda, o şehrin en güzel yerlerinden kesitler gösterilerek bir cazibe ve kültür merkezi oluşturulmaya çalışılır. Çünkü, mekan pazarlamasıyla ilgilenen herkesin de çok iyi bildiği gibi mekanlar alınıp götürülebilen bir şey değildir ve yerinde görülmesi gerekir. Bu açıdan kişileri oraya çekecek bir materyal sunmaları gerekmektedir. Günümüz küresel ve postmodern dünyasında şehirler birbirleri ile rekabet eder hale gelmiş bulunmaktadır. Elinde var olan potansiyeli pazarlayabilen şehirler bu rekabette ön plana çıkma fırsatı yakalamaktadırlar. Bir şehrin pazarlanmasında en önemli hususlardan bir tanesi, o şehir ile ilgili bir algı oluşturmak ve o algının yönetimidir. Algı yaratmak için dikkat çekebilmek önemlidir. Bu noktada, yaklaşık 8 saniye gibi bir süre zarfı içerisinde dikkat çekebilmek zor fakat kritik bir noktadır. Çünkü günümüz tüketicisinin dijital dünya ile birlikte kazandığı özelliklerden bir tanesi “hız” kavramıdır. Hızlı olmanın yanı sıra tüketici ile kurulacak temasın organik yollardan oluşması gerekmektedir. Direkt reklam etkisinde kalmayan ve direkt reklamlardan sakınan günümüz insanları için bu tip projeler, belediyelerin yapabileceği organik temaslardan bir tanesidir.
Ayrıca, bu tip faaliyetlerin bir artısı da, organik olarak kişilerin paylaşımının kolay olması ve ağızdan ağıza olarak yayılmasıdır. Ağızdan ağıza olarak yayılması bir prestij artısı olarak kabul edilebilir. Günümüz rekabet koşullarında bir işletme pozitif yönlü olarak ne derece kendinden söz ettirebiliyorsa, o derece prestij artısı kazanacaktır. Kaldı ki, sosyal medya kullanım oranları göz önüne alındığı zaman sosyal mecralarda paylaşılmasının sağlanması kaçınılmaz bir artış olarak geri dönüş sağlaması anlamına gelmektedir.
Bir başka açıdan genellikle çekimi yapılan yerler, doğal ve/veya tarihi yerlerdir. Bu da metropollerde yaşayan insanların şehrin yorucu hayatından kısa süreli de olsa uzaklaşmak istemelerinden dolayı ilgi çekici bulunmaktadır. Sonuçta turist gelecektir ve o bölgenin gelirlerinde bir yükseliş olacaktır. Bu durum sadece tek seferlik bir geliş olarak algılanmamalıdır. Evet, şehirler fiziki olarak alınıp götürülmezler. Fakat, deneyim gönderebilirler. Bir şehirden ayrılan insanlar, o şehir ile ilgili çevresiyle mutlaka bir paylaşımda bulunacaklardır. Bu da ilerisi için yeni turistler kazanmak ve prestij artısı oluşturmak anlamına gelir.
Leave a Comment