Bizi bilen biliyor diyen çokça küçük esnaf bulunuyor. Bunlara kobi de diyebiliriz. Kobiler ülke ekonomisinin kanıdır, ekonominin dolaşmasını ve vergilenmesini hızlandıran işletmelerdir. Fakat kobi olduğunun farkında bile olmayan işletmelerle dolu bir coğrafyamız var.
Kobiler Türkiye’deki işletmelerin %95’inden fazlasını içerir. Kobi için tanım yapacak olursak, yıllık mali bilançosu 40 milyon lirayı aşmayan en fazla 250 çalışanı olan işletmelerdir. Tabi ki bu maksimum seviye orta ölçekli bir kobi için geçerlidir. Ülkemiz 10 çalışanı geçmeyen ve yıllık 1 milyon liralık mali bilançodan ileriye gidemeyen birçok kobiyle doludur. Bu kobileri kırmızıyla işaretlesek ve Türkiye haritasında göstersek haritada kırmızıyla boyanmamış çok az bir alan göreceğizdir.
Kobiler, Kobilerimiz
Türkiye’de kobilerin doğuşu iyi fikirle, bir hevesle, usta çırak anlayışıyla ya da zanaat ile doğmaktadır. Bu işletmelerin başarılı olma durumları zaman içinde şansa bağlı olarak gelişmekte veya iletişim ve pazarlama stratejileri ile planlı ilerlemekte. Stratejisi olmadan pazara giren kobilerin ilerleyememesinin yanı sıra yine stratejisi olmayan işletmeler büyümeye geçtikten sonra kontrol sağlayamamalarından dolayı yoldan çıkıp ya şarampole yuvarlanıyorlar ya da başka bir yola sapıp kayboluyorlar.
Bu tür stratejiden uzak işletmelerin klasik sözlerinden olan “Bizi bilen biliyor” kalıbı veya türevleri, ilerlemelerinin önünde en büyük stratejik engel. “bizi bilen biliyor” demek Merkezi tekil şahıs işletmelerin sosyal çevresinden algıladığı iletişim aracılığıyla tanıtımını çok iyi yaptığını sanmasıdır. Bu işletmenin hedef kitle analizi, iletişim yöntemleri, pazarlama ve satış teknikleriyle hiçbir ilgisi yoktur. İletişimsizlikten müşteri azarlanıyor, “Bizden daha iyisi yok” anlayışı güdülüyor. Bir ajansla çalışmak küçük veya mikro ölçekli kobiler için bütçe sorunu yaratabilir. Lakin kobilerin hataları iletişimin ticari bir kaygı olduğunun hala farkına varamaması veya insert, kartvizit, tabela gibi baskılı uygulamaları temel iletişimin üstünde görmeleri. Sosyal çevrelerinin (yüz yüze iletişimin) etkisiyle pazarda yer edinmiş olan kobiler büyüme kaygısını bulundurmadıklarından veya büyümek için iletişim çabasına girmemelerinden dolayı bulundukları bölgede yerlerinde sayıp günü kurtarmayı sağlıyorlar. Bundan dolayı o bölgede pazar genişlemediğinden rekabet de ya sağlanmıyor ya da talebi görenlerin pazara girmesinden sonra potansiyel sadece sağılmış oluyor ve pazar büyümesi çok düşük oranlarda kalıyor. Düşük sermayeli girişimciler de psikolojik olarak bastırılmış ve Pazar lideri olarak girmediklerinden dolayı büyüyemiyorlar. Büyük sermayeli girişimciler ise daha büyük pazarları tercih etmeye çalışıyorlar.
Büyük pazarlara girme çabası sermaye ve kar oranını düşürebilir. Pazara girmek için sermaye temeldir. Girişim sağlamak için sermayenin gücü, lokasyon potansiyeli ve bu Pazardan alacağı pay hesap edilmelidir. Pazar liderine yakınlık sağlandıkça pazardan alınacak pay da o kadar yüksek olur. O yüzden bir dengeden bahsedecek olursak sermaye gücünün, pazarın zorluğuna oranla çok daha yüksek olması gerekir.
Eğer girişimciler sermayelerinin güçlü olduğu pazarlara planlı bir stratejisi ve iyi bir iletişim çalışmasıyla girerlerse başarılı olmaları kaçınılmaz olacaktır. Bu sayede pazarda yerinde saymaktan öteye gidemeyen işletmeler rekabete zorlanacak ve iletişim çabasına gireceklerdir. Bu süreçte de bulundukları bölge pazarına ekonomik bir canlılık gelecektir. Rekabetten korkan işletmelerin rekabet içine girmeden büyümenin, zor ve engebeli bir yoldan farksız olduğunu görmeleri sağlanacaktır. Bizi bilen biliyor mantığı kobilerin önce kendilerine sonra şehirlerine sonrasında ise dolaylı olarak ülke ekonomisine zarar veriyor. Eğer bu işletmeler rekabete zorlanırsa yerinde sayıp ülke ekonomisine zarar vermek yerine ya yok olacaklardır dolayısıyla yeni girişimcilere yer açılacaktır ya da mecburen büyümek zorunda kalacaklardır.
Leave a Comment