pazarlamada hikaye etkisi

Pazarlamada Hikaye Etkisi

Bir markanın veya ürünün hikayesinin olması her zaman için artı etki yaratır ancak bu konuda dikkat etmemiz gereken unsurlar bulunmakta, şimdi hep beraber düşünelim.

Bir masal anlatıcısı (örneğin anne ve babamız) masalı anlattığında bizler kendimizi masalın kahramanı ile özdeşleştiririz, masalı anlatan kişi ise önemsizleşir. Örneğin bir süper kahraman filminde (eğer mesleki olarak yakınlığınız yoksa) filmin yönetmeni, set çalışanı ile kendinizi özdeşleştirmezsiniz. Bu süper kahraman hikayesi (filmi) ile ürün satmak istesek, bunu en kolay sağlayacağımız unsur süper kahramanın kullandığı eşyalar veya hikayede bulunan objeler olarak belirtebiliriz.

Game of Thrones dizisinin fanları evlerinde bir demir tahta hayır demeyeceklerdir veya Batman hayranları Batmobil kullanmak için deli olacaklardır. Peki bu etkide yatan tek faktör hikayeyi anlatmak mıdır? İlk olarak tabi hikaye ilgi çekici olmalıdır. Bu görüşüme kimse aksi bir görüş belirtmeyecektir ancak şimdi söyleyeceğim biraz tartışmalı; hikaye kitle yaratmalı yani hayranları bulunmalı. Hikayenin kitlesi olmalı çünkü insan sahip olduğu eşyaları sadece kendisi için istemez. Eşyalarımızın günümüzde bize sağladığı en önemli avantaj statü göstergesidir. Elde ettiğim eşyanın statü değeri, eğer başka insanlar tarafından bilinmiyorsa sıfıra yakındır. Örneğimize dönecek olursak Game of Thrones hayranının evine aldığı demir taht annesi tarafından saçmalık olarak görülür ancak başka bir GoT hayranı tarafından kıskanılacak, özenilecek ve eşyanın statü değeri sahibine bu şekilde hissettirilecektir.
İkinci varsayımım tartışmalı demiştim çünkü bunu savunduğumda insanlar çok tipik bir örnekle gelirler karşıma; “Ay’dan gelen taşlarla yapılan bir eşyanın hikayesi olacaktır ve bu hikaye ürün sahibi ile ürün arasında kalacaktır.” Öyle olmayacaktır! Ay binlerce yıldır insanlığın ilgisini çeker, Ay ile ilgili hikayeler ile büyümüşüzdür ve oraya gitmek çoğu kişinin hayalidir. Sizin elinizde onun bir parçası varsa, insanların ilgisini çekmek için sadece o eşyanın kökenini söylemeniz yeterli olacaktır. Yani Ay’ın da hikayeleri ve o hikayelerin büyük bir kitlesi mevcuttur.

Küçük Prens hayranıyım ve bana göre insanları insanlara anlatan en güzel hikayedir, kesinlikle ‘çocuklar için’ denilerek sınıflandırılmamalıdır. Bir fuarda küçük oyma tahtadan bir biblo gördüm, biblo Küçük Prens’in başında anlatılan ‘Şapka mı, fil yutmuş yılan mı?’ sorusuna atıfta bulunan fil yutmuş yılanı (kitapta çizimi bulunduğu şekliyle, yazının başında görselde çizimi görebilirsiniz) göstermekteydi. O ürün karşısında o kadar heyecanlandım ki, hayranı olduğum hikayenin bir parçası kanlı canlı karşımdaydı. Bunu evime koyarsam benim gibi hikayenin hayranlarının dibi düşecekti, hikayeyi bilmeyenlere ise Küçük Prens’in muhteşemliğinden bahsedebilecektim ve onlar da okuduğunda biblomu kıskanacaklardı. Fuara iş için gittiğimden dolayı sonra uğramak üzere oradan ayrıldım ancak işim bitip geri döndüğümde biblonun başka bir Küçük Prens hayranı tarafından satın alındığını öğrendim. Benim bu küçük hikayemde anlatmak istediğim, bibloyu gördüğümde hızlıca kafamdan geçenlerdi; Küçük Prens artık fenomen olmuş bir hikayedir, büyük bir kitlesi vardır ve bundan dolayı onun bir parçasını temsil eden biblo sayesinde insanlara statümü gösterebileceğimi düşündüm. Açıkçası birisi ile heyecanımı paylaşamadıktan sonra o ürünün hikayesi pek bir önem taşımıyor.

Bu yazımda ürün-hizmet pazarlamasında hikayenin önemi ile birlikte hikayede olması gereken unsurlar üzerine düşünmek için bir kapı açmaya çalıştım. Umarım bu yola başvurmak isteyen arkadaşlara bir ipucu verebilmişimdir.

Görsel kaynak;
http://2.bp.blogspot.com/-XX6rVcLAzqg/VJIWjkCg6hI/AAAAAAAAAFw/flML-VjYbYk/s1600/8451664806_1fc9ea9d7e_z.jpg